Bizi Takip Edin!
Hasta hikayeleri, bilgilendirici videolar ve çok daha fazlası sosyal medya hesaplarımızda
Tıpta, spontan abortus olarak da bilinen düşük, gebeliğin 20. haftasından önce hamileliğin kendiliğinden sonlanması ya da farklı bir deyişle fetüsün kaybedilmesi olarak tanımlanabilir.
Erken düşük, gebeliğin ilk 12 haftasında fetüsün kaybedilmesidir. 20. haftadan sonra gerçekleşen düşük vakaları ise geç düşük olarak tanımlanır.
Ultrason ve patoloji raporu ile doğrulanmış gebeliklerin yaklaşık %10’u ila %20’si düşükle sonuçlanır. Dolayısıyla bu rakam bilinenden daha fazla olabilir.
Düşük yapan her 100 kadının 1’i tekrar düşük yapabilir. Arka arkaya üç ve daha fazla gebeliğin düşükle sonuçlanması ise tekrarlayan düşükler olarak tanımlanır.
Erken gebelik döneminin yaygın komplikasyonları arasında yer alan düşük, oldukça yaygın görülmekle birlikte bu durum, düşük yapan kişi için travmatik bir deneyimdir.
Çoğunlukla nedensiz olarak gerçekleşen bu durum, kanama ve lekelenme gibi belirtilerle görülür. Ancak her 4 gebeliğin 1’inde oluşabilen kanamalar doğal kabul edilir.
Farklı bir deyişle, çocuk düşürme belirtileri arasında yer alan ilk 3 ayda görülen lekelenme ya da kanamalar, gebeliğin kesinlikle düşük ile sonuçlandığı veya sonuçlanacağı anlamını taşımaz.
Ağrı, ateş ve halsizlik gibi yakınmalar hamilelikte düşük belirtisi olarak bilinir. Hamilelikte düşük belirtisi konusuna geçmeden önce düşüğün ne olduğu ve düşük yapmanın nedenleri konuları incelenmelidir.
Gebelik, çok daha sonra fark edilse bile son görülen adet kanamasının ilk günü, gebeliğin başlangıcı kabul edilir. Kişinin gebeliğini hesaplarken bu tarihi baz alması, hem gebeliğin takibi hem de beklenmedik durumlarda gelişen olayların daha rahat anlaşılabilmesi için önemlidir.
Düşük, gebeliğin 20. haftasından önce kendiliğinden sonlanması olarak tanımlanabilir. Bebek düşürme belirtileri ile oluşan bu durumun gebeliğin ilk 12. haftasından önce gerçekleşmesi erken düşük olarak kabul edilir.
Erken düşük vakaları en sık görülen düşük türüdür. 24. haftadan sonra gerçekleşen düşükler ise geç düşük olarak kabul edilir ve bu, tüm gebeliklerin %1’i ila %2’sinde gerçekleşen nadir bir durumdur.
Tekrarlayan düşükler ise arka arkaya 3 ya da daha fazla gebeliğin düşükle sonuçlanması durumudur. %1’lik görülme sıklığına sahip olan tekrarlayan düşükler, son derece travmatize edici olabilir.
Düşük nedenleri çoğunlukla, anne adayının yaşına ve üreme organlarında var olan bazı rahatsızlıklara bağlı olarak gelişse de bazen nedensiz olarak da gerçekleşebilir.
Düşük tanısının netleştirilmesi için uzman muayenesi ve ultrason görüntülemesi gerekir. Düşük yapma belirtileri görülmesinin ardından kişi, hekime başvurduğunda öncelikle kişiye pelvik muayene yapılır ve ardından ultrasonla rahmi incelenir. Düşük gerçekleştiyse ve ultrason muayenesinde rahmin içi boş görünüyorsa, hekim herhangi bir müdahalede bulunmaz.
Ancak düşükten sonra parça kalması belirtileri varsa farklı bir deyişle rahmin içinde kalıntı varsa hekim, rahim içini temizlemek ve tamamen boşaltmak için kürtaj yapar.
Serviksin genişletilmesinin ardından rahimde kalan plasenta ya da fetal dokular çıkarılır. Kürtaj istemeyen kişilere, rahimde kalan dokuların atılması için bazı ilaçlar da verilebilir. Gebeliği sırasında kanama ve lekelenme yaşayan kadınların merak ettiği “Gebelikte düşük belirtisi nedir?” sorusunun yanıtı için yazımızı okumaya devam edin.
Ani gebelik kaybı olarak da bilinen düşüklerin büyük bir çoğunluğu, gebeliğin ilk trimesterını oluşturan 12 haftanın içinde düşük belirtileri ile birlikte gerçekleşir.
Vajinal akıntı ve lekelenme yaygın görülen düşük tehlikesinin belirtileri arasında yer alır. Pembe ya da kırmızı olan bu akıntılar mukus benzeri bir yapıdadır.
Kahverengi ve parlak kırmızı renkte görülen kanamalar ise düşüğün önemli belirtilerindendir. Ancak bu önemli belirtiler, tüm gebelerin yaklaşık %25’inde görülebilir. Dolayısıyla bu semptomların varlığı, kişinin kesinlikle düşük yaptığı anlamını taşımaz.
Ateş, yorgunluk, halsizlik, bulantı, kusma, kasılma, vajinadan sıvı boşalması, dokulu ya da pıhtılı boşalma gibi belirtiler de düşük varlığında oluşabilir.
Sırt, bel ve karın bölgesinde ağrı görülebilir. Ağrıya eşlik eden kanama ise düşük olasılığını kuvvetlendiren belirtiler arasında yer alır. Sırt, bel ve karın bölgesindeki ağrılar çoğunlukla kanamadan sonra oluşur. Uzun süreli, hafif ya da orta şiddette olabilen ağrılar, zaman zaman kramp şeklinde de görülebilir.
Bu gibi belirtilerin varlığında kişinin mutlaka acil servise ya da hekim kontrolüne gitmesi gerekir. Tekrarlayan düşük vakalarında da belirtiler aynı şekilde görülür.
Düşükten sonra hamilelik belirtileri, normal gebelik belirtilerinden farklı değildir. Ancak düşük sonrasında kişi tekrar gebe kalmadan önce psikolojik açıdan kendini hazır hissetmelidir. Düşük sonrasında gebelik planlanması durumunda kişinin kadın doğum uzmanına muayene olması önerilir.
Kadının 40 yaşından büyük olması düşük yapma riskini arttıran etkenlerin başında yer alır. Erkeğin yaşı da gebeliğin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için önemlidir.
Daha önce üç ve daha fazla düşük yapan kişilerin de düşük yapma olasılığı diğerlerine oranla daha yüksektir. Diyabet, tiroit problemleri ve hormonal problemler düşük oluşumunda önemli bir paya sahiptir. Boş gebelik olarak da bilinen su gebeliği, fetüsün rahim içinde ölmesi ve mol gebelik de gebeliğin düşükle sonlanmasında rol oynar. Plasentanın anormal gelişimi, kromozom sorunları, polikistik over sendromu, lupus, çölyak, sıtma ve HIV, frengi, bel soğukluğu gibi cinsel yolla bulaşan hastalıkların varlığı düşükle ilişkilendirilen sağlık sorunlarındandır. “Hamilelikte düşük neden olur?” sorusuna verilebilecek yanıtlardan biri de miyomlardır.
Özellikle rahmin iç zarına yerleşen büyük boyutlardaki miyomlar; kanama, plasenta yerleşim anomalisi, düşük, erken doğum, doğumdan sonra plasentanın ayrılmaması gibi risklerin artmasına neden olur.
Çoğul gebelikler de düşük açısından risk oluşturan faktörler arasında yer alır. Farklı bir deyişle çoğul gebeliklerde, düşük yapma olasılığı tekil gebeliğe göre çok daha yüksektir.
Servikal yetmezlik ya da halk arasında bilinen adıyla rahim ağzı yetmezliğine bağlı düşükler çoğunlukla ikinci trimesterda görülür. Çoğunlukla ağrısız bir şekilde rahim ağzının açılmasıyla gerçekleşen bu durum bazen, karın ağrısı, vajinal bölgede baskı hissi, kanlı akıntı, şeffaf sıvı gelmesi, vajinal akıntı artışı gibi belirtilerle de görülebilir. Servikal yetmezlik, düşüğün yanı sıra 24 ila 32. haftalar arasında erken doğuma da yol açabilir.
Bu yüzden özellikle daha önce gebeliği düşükle sonuçlanan kişilerin, bir sonraki gebelikleri öncesinde rahim ağzının incelenmesi için mutlaka hekime başvurması gerekir. Yapılan araştırmalarda, kontrol altına alınan tip 1 diyabeti olan gebelerin düşük yapma olasılığının diyabetik olmayan gebelerle aynı oranda olduğu görülmüştür.
Ancak ilk trimesterda kan şekeri yüksek ve glikolize hemoglobini olan diyabet hastalarında, düşük yapma olasılığı belirgin bir şekilde yüksektir. Bazı kalp ve böbrek hastalıkları, kronik rahatsızlıklar, akut enfeksiyonlar, folik asit düşüklüğü, kötü beslenme, stres, travma, sigara, alkol ve kafein kullanımı da düşük yapma olasılığını arttıran etkenler arasında yer alır.
Düşük başladıktan sonra tedavi edilebilir ya da önlenebilir bir durum değildir. Düşüğe neden olan durumun saptanması ve odak rahatsızlığın tedavi edilmesi, bir sonraki düşük oluşumunu engelleyebilir.
Bir önceki gebeliğin düşükle sonuçlanmış olması ise kişinin tekrar gebe kalmasına engel oluşturmaz. Düşük yaptıktan sonra gebe kalan ve gebeliği sağlıklı bir doğumla sonuçlanan kadınların oranı yaklaşık olarak %85’tir.
Ancak kadınların %1’i ila %2’sinde tekrarlayan düşükler görülür. 3 ya da daha fazla düşükle sonuçlanan gebeliklerde kişi, tekrar gebe kalmaya çalışmadan önce mutlaka doktora gitmeli düşüğe neden olan etken saptanmalı ve tedavi edilmelidir.
Aklınıza takılan tüm sorularınız için Umut Ol Umut Bul Facebook grubumuza üye olabilirsiniz.
Danışmak istediğiniz konularla ilgili en kısa sürede sizi arayalım.
Tüm hakları saklıdır © 2010 - 2024 Bahçeci Sağlık Grubu.
Yorumunuzu Gönderin