Bizi Takip Edin!
Hasta hikayeleri, bilgilendirici videolar ve çok daha fazlası sosyal medya hesaplarımızda
Halk arasında bebek eşi olarak bilinen plasenta gebelik sırasında rahimde gelişen ve doğum sonrasında rahimden ayrılarak atılan bir organdır. Plasenta gebelik süresince fetüse oksijen ve besin maddelerini iletir ve bebeğin kanından da atık maddeleri temizler. Gelişmekte olan bebeğin temel enerji kaynağı olan glikojen ve kolesterol plasentada üretilir.
Ayrıca glukoz, proteinlerin yapı taşı olan amino asitler, yağ asitleri, kalsiyum gibi maddeler ve bebeği enfeksiyonlardan koruyan ve annede üretilerek bebeğe aktarılan immunglobulin G de plasenta yoluyla iletilir. Gebeliğin normal seyretmesini sağlayan progesteron, beta HCG, insülin benzeri büyüme hormonu gibi hormonlar da plasentadan salgılanır.
Plasenta yoğun olarak kan damarları içeren bir organdır ve uterus (rahim) duvarına yapışır. Rahmin ön, arka, yan duvarlarına yapışabildiği gibi üst duvara ya da serviks yani rahim ağzı çıkışına da oturması mümkündür. Rahim ağzına oturduğu durum plasenta previa olarak adlandırılır ve annede kanama oluşturma riski mevcuttur.
Plasenta previa ya da halk arasındaki deyişle bebeğin eşinin aşağıda olması plasentanın rahmin aşağısında serviks çıkışında olmasına denir. Serviks rahmin vajinaya bağlanan boyun şeklindeki kısmıdır. Bebeğin eşinin önde olması olarak da tanımlanabilecek plasenta previa, her 200 doğumdan birinde görülür. Plasenta previa nedir sorusunun cevabı bu şekilde açıklanabilir.
Plasenta previanın belirtisi ikinci trimester’da yani ikinci 3 ayda, 20. haftadan itibaren son haftalara kadar gelişebilecek vajinal kanamadır. Bu kanamaya ağrının etki etmemesi ve kanamayla birlikte ağrı olmaması tipiktir. Klasik olarak kitaplarda “anne adayı kendini kan gölünün içinde bulur” diye tarif edilmektedir. Plasenta previa yaşayanlar sıklıkla; “plasenta previa olup kanaması olmayanlar var mıdır?” sorusunu sorarlar. Plasentanın önde olması kadınların büyük çoğunluğunda sessiz seyreder ve kanamaya sebep olmaz.
Hamilelikte eşin aşağıda olması durumuna neyin sebep olduğu tam olarak bilinmemektedir. Sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte plasenta previaya yol açabilecek bazı risk faktörleri tanımlanmıştır. Daha önceden rahim duvarında (endometrium) bir zedelenme olması veya endometriuma giden kan akışında azalma meydana getirecek bir durumun plasenta previaya yol açabileceği düşünülmektedir.
plasenta previa gelişim için risk faktörleri olarak belirlenmiştir.
Plasenta previa çeşitleri plasentanın rahim ağzı ile ilişkisine göre tanımlanmaktadır. Eskiden 3 çeşit (total, parsiyel, marjinal) olarak tanımlanan plasenta previa günümüzde tam (total ) ve marjinal (kısmi) olarak 2’ye ayrılmaktadır. Marjinal tipte plasenta aşağıda yer almasına rağmen rahim ağzını tam tıkamaz, gebelik sorunsuz ve kanamasız idame edebilir ve doğum normal yolla gerçekleşebilir. Total plasenta previada ise plasenta serviks ağzını tam olarak kapatır. Bu durumda normal doğum mümkün değildir. Doğumun muhakkak sezaryen ile yaptırılması zorunludur. Plasenta previa totalis nedir sorusunun cevabı bu şekilde açıklanabilir.
Plasenta previa tanısı düzenli kontrolleri yapılan gebelerde daha kanama gerçekleşmeden erken dönemlerdeki ultrasonlarda daha sık rastlanır. Fakat gebeliğin ilerlemesiyle birlikte özellikle 2. trimesterdan sonra rahmin ve amniyon kesesinin büyümesiyle birlikte bebeğin eşi de yukarı doğru çekilir. 2. trimesterda saptanan previa olguların neredeyse %90’a yakını doğum yaklaştıkça normal pozisyona dönmektedir. Erken dönemde tanı konulan total plasenta previa olgularının ise normale dönme oranı çok daha düşüktür.
Bir çok anne adayı plasenta previa tanısını aldıklarında bebeğin eşinin aşağıda olmasının zararlarını araştırmaktadır. Bu durumun anneye ve bebeğe yüklediği en büyük risk kanamadır. Tanısı önceden konulmamış ve kanamayla presente olan hastaların %30’una yakın kısmında ciddi miktarda kan verilmesini gerektirecek düzeyde kanama olur. Ayrıca bu olguların %10’unda bebek eşinin uterus duvarının derinliklerine kadar ilerlemesi olarak tanımlanabilecek plasenta acreta görülmektedir. Bu nedenle doğumdan sonra plasenta rahim duvarından ayrılamamakta ve rahimin alınmasına kadar giden ciddi komplikasyonlar ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu olgularda dekolmanı da daha sık görülür. Üstelik plasenta dekolmanı olan olguların bazıları ağrısız olduğundan durum fark edilemez ve müdahalede geç kalınabilir.
Bebek yaşamını tehdit edebilecek en önemli risk ise yine kanamadır. Ek olarak bu olgularının %30’unda makat geliş ya da yan geliş durumu bulunması bebek açısından gelişebilecek risk faktörlerini arttırmaktadır. Plasenta previa yaş gelişli bebeklerin %60’ında görülürken, makat gelişli bebeklerin %24’ünde, yan gelişlerin %60’ında duruma plasenta previa eşlik ederken makat gelişlerde bu oran %24’dür. Plasenta previa nedeni ile kanama gelişen ve doğumun erken gerçekleştirilmesi gereken olgularda prematürite de ciddi bir risk faktörü olarak karşımıza çıkar.
Plasenta previa olup da düzenli aralıklarla kanama geçiren fakat gebeliğin sonlandırılması gerekmeyen ve miadını dolduran bebeklerde dahi gelişme gerilikleri ve anomalilere rastlanmaktadır.
İkinci trimesterda yapılan detaylı ultrasonografide plasenta previa saptanması durumunda anne adayı durum hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilir, kanama konusunda uyarılır ve ek bir girişimde bulunulmaz. Bu durumun %90 oranında doğuma kadar düzeleceği unutulmamalıdır. Kanama riskini arttırabileceğinden dolayı aşırı fiziksel aktiviteden kaçınmak önemlidir. Takip eden zamanda, 28 – 30. haftalarda plasentanın durumu tekrar değerlendirilir. Previa durumu hala devam ediyor ise yine takibe devam edilir. Az miktarda olan anne ve bebeğin hayati riskinin olmadığı durumlar bazen hastaneye yatırılarak, bazen de evde sık ve yakın doktor muayeneleriyle takip edilir. Total plasenta previa varlığında kanama yoksa bile anne adayı hastanede doğuma kadar takip edilebilir.
Plasenta previa varlığında vajinal muayenenin doğumu başlatma riski olduğundan yapılması önerilmez.
32 – 34. haftanın sonunda plasenta konumu hala değişmemişse bu haftadan sonra yukarı çekilmesi mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla bu anne adaylarında bebeğin gelişimi yakın takip edilerek sezaryen tarihi belirlenmeli ve bebek gelişi tamamlandığında rahim kasılmaları kanamayı arttırabileceği için aktif kanama başlamadan bebek tahliye edilmelidir.
Annede aktif kanama varsa anne adayını hayatını riske atmamak için yapılacak en doğru şey bir an önce doğumu gerçekleştirmektir. Gebelik haftasının küçük olduğu bebeğin doğduğunda hayatını sürdürmesinin zor olduğu durumlarda anne adayının kanaması çok şiddetli değilse kasılmayı ve kanamayı durdurmak amacıyla ilaç uygulanabilir. Anne adayının vaziyetinin kötüleşmesi, kanamanın giderek artması, bebeğin ağırlığının 2500 gramdan fazla olması, monitörde bebeğin kalp atışlarının ve durumunun bozulması, gebelik haftasının 36’dan fazla olması, rahim kasılmalarının durmaması durumunda acil sezaryen uygulanmalıdır.
Gebelik haftası 36. haftaya ulaşmadığı durumlarda anne adayının kanaması azalır veya durursa bebeğin akciğer gelişimini tamamlamasını sağlamak ve yoğun bakım ihtiyacını azaltmak için hem anne adayı hem de bebek yakın monitorize edilerek sezaryen geciktirilebilir.
Bebeğin eşinin aşağıda olması durumunda yapılması gerekenler konusu oldukça önemlidir. Plasenta previa sahibi anne adaylarının aşırı fiziksel aktiviteden kaçınması önemlidir. Kanama görüldüğünde az miktarda bile olsa vakit kaybetmeden doktoru ile iletişime geçmek gereklidir. Anne adayının kan grubunu önceden bilmesi ve bu kan grubuna sahip yakınlarının bir listesini çıkarması ani bir kanama durumunda önem arz eder.
Plasenta previa kanama ile sonlanabilecek riskli bir durum olmasına rağmen birçok vakada da gebeliğin sorunsuz ilerlediği ve doğumun sorunsuz gerçekleştiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Danışmak istediğiniz konularla ilgili en kısa sürede sizi arayalım.
Tüm hakları saklıdır © 2010 - 2024 Bahçeci Sağlık Grubu.
Yorumunuzu Gönderin