Bizi Takip Edin!
Hasta hikayeleri, bilgilendirici videolar ve çok daha fazlası sosyal medya hesaplarımızda
Gebelik döneminde karşılaşılan hastalıklardan biri olan gebelik zehirlenmesi, anne adaylarını zorlayan ve gebelik dönemini güçleştiren bir sağlık problemidir.
Rahim yatağında bulunan kılcal damarların yapısal değişimine bağlı olarak oluşan ve tıp dilinde preeklampsi olarak da adlandırılan bu durum, her 10 gebeden birinde görülür.
Gebelik zehirlenmesi ile mücadele eden anne adaylarında tıbbi takip önemlidir. Hastalık her ne kadar zehirlenme şeklinde adlandırılsa da gerçek bir zehirlenmeden oldukça farklıdır.
Yüksek tansiyon başta olmak üzere farklı belirtilerle kendini belli eden bu durumun tek çözümü gebelik boyunca yapılacak doğru tedavi ve gözetim ile annenin bir an önce sağlıklı bir şekilde doğum yaparak gebelik sürecini tamamlamasının sağlanmasıdır.
Genellikle gebelik döneminin 20. haftasından itibaren ortaya çıkan preeklampsi, tansiyon yüksekliğinin 140/90 mmHg’nin üzerinde seyretmesi ile kendini gösterir.
Buna ek olarak yapılan idrar tetkiklerinde proteine rastlanması ve vücuttaki ödem de bu hastalığın yol açtığı sorunlar arasındadır. Gebelik zehirlenmesi nedir ve gebelik zehirlenmesi nasıl olur sorularının yanıtına gelecek olursak, şöyle açıklayabiliriz; rahimdeki damarsal yapılanma içerisinde gebeliğe bağlı olarak ortaya çıkan sorunlar nedeniyle plasentaya yeterli miktarda kan iletilemez ve bu sebeple bebek yeterli miktarda beslenemez.
Bu durum gebelik zehirlenmesi olarak adlandırılmakla birlikte annede bu sorunlara ek olarak konvülziyon adı da verilen bayılma ve nöbet hali de görülebilir. Böyle bir durumda hastalık eklampsi olarak adlandırılır.
Preeklampsi ve eklampsi durumlarında gelişen komplikasyonlar hem annenin tüm organlarını, hem de bebeğin büyüme, gelişmesi ile yaşamsal fonksiyonlarının yerine getirilebilmesini doğrudan etkileyebilmektedir.
Bu nedenle yüksek tansiyon ve ödem sorunu olan anne adayları rutin kontrol zamanını beklemeksizin bir sağlık kuruluşuna başvurmalı, preeklampsinin teşhis edilmesi halinde gerekli tedavi sürecine derhal başlamalıdır.
Bu tablonun gebeliğin son aylarında ortaya çıkması, doğumun yakın olması nedeniyle daha rahat tolere edebilir bir durumdur ve doğumun bir miktar erkene alınması düşünülebilir.
Fakat erken aylarda hastalığın belirti vermeye başlaması durumunda alanında uzman bir hekim tarafından sürekli takip ve ciddi bir tedavi süreci gerekir.
Gebelik zehirlenmesinin kesin nedeni tam olarak belirlenememiş olsa da, hastalığın gelişiminde rol oynayan belli başlı faktörler söz konusudur.
Gebelik zehirlenmesi nedenleri arasında en önemlisi, ince ve kıvrımlı yapıya sahip olan rahim damarlarının aşırı şekilde incelmesi ve kan akışının belirli ölçüde engellenmesidir. Bu durum rahimde kan dolaşımının yavaşlamasına ve plasenta aracılığıyla bebeğin yeterince beslenememesine neden olur.
Aynı zamanda aşırı şekilde incelen ve daralan damarlarda kan basıncının artmasına bağlı olarak damarlarda hasarlar oluşabilir ve annede tansiyon yüksekliği başta olmak üzere pek çok önemli sorun ortaya çıkabilir.
Damarlarda oluşan bu yapısal sorunların genetik faktörlerle de ilişkili olabileceği belirtilmektedir. Ailesindeki kadınlarda daha önceden gebelik zehirlenmesi sorunu görülmüş olan kadınlarda bu hastalığın görülme sıklığı diğer bireylere oranla çok daha yüksektir. Bunun haricinde gebelik zehirlenmesine yakalanma konusunda risk oluşturan nedenler ise şu şekilde sıralanabilir:
Gebelik zehirlenmesinde belirtiler genellikle 20. haftadan itibaren görülmeye başlansa da yukarıdaki başlıklarda da belirtildiği üzere daha erken dönemde hastalığın kendini gösterdiği vakalara rastlamak da mümkündür. Gebelerde görülen belirtiler genellikle benzer çerçevededir ve en yaygın semptomlar arasında şunlar vardır:
Gebelik zehirlenmesi nasıl anlaşılır sorusuna yanıt olarak gösterilebilecek hastalığın en belirgin semptomlarından biri olan ödem, preeklampsi hastalarında ayak bileğinden dize kadar uzanan bölümde parmakla bastırıldığında iz kalmasına neden olacak bir yapıya sahiptir.
Bu durum, preeklampsi hastalarında damarsal yapıda meydana gelen bozukluklara bağlı olarak damar içerisinde bulunan suyun damar dışına çıkışından kaynaklanır.
Gebelik zehirlenmesi belirtileri hastalığı net bir şekilde işaret etse dahi bazı hastalarda bu sorunun varlığına dair herhangi bir belirtiye rastlanamayabilir.
Hastalığın varlığının fark edilebilmesi açısından gebelerde sürekli olarak tansiyon ölçümü önerilir. Çünkü bu, hastalığa ilişkin ilk ve en belirgin bulgudur.
Buna ek olarak gebelerin rutin muayenelerinde yer verilmesi gereken idrar testleri ile idrarda herhangi bir protein kaçağının olup olmadığı incelenir ve böyle bir soruna rastlanması durumunda hekim tarafından preeklampsi hastalığının olup olmadığına ilişkin ileri tetkikler uygulanır.
Karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri, kandaki trombosit seviyeleri, ultrasonografi ve birtakım diğer tıbbi tanı testleri de yapılarak hastalığın varlığı konusunda kesin olarak bilgi sahibi olunabilir.
Elde edilen bulgular kadın hastalıkları ve doğum uzmanları ve diğer bölüm uzmanları tarafından değerlendirilerek hastalık teşhis edilir. Ardından anne adayının yaşı ve genel sağlık durumu, gebelik haftası gibi faktörler de göz önünde bulundurularak tedavi süreci planlanır.
Gebelik zehirlenmesi teşhisi koyulan anne adaylarında tedavi sürecinin nasıl seyretmesi gerektiğine dair belirli bir plan yoktur ve tedavi gebelerin sağlık durumuna göre hekim tarafından şekillendirilir.
Hastalığa ilişkin sorunların kesin bir şekilde ortadan kalkması ancak sağlıklı bir şekilde doğumun gerçekleşmesi ile mümkündür. Fakat gebelik döneminde alınacak bazı önlemler, hastalığın yol açtığı sorunların belirli bir derecede de olsa önüne geçilmesine yardımcı olur. Bu sayede anne ve bebek sağlığı üzerinde oluşabilecek ciddi komplikasyonların önemli ölçüde önlenmesi sağlanır.
Hastalığın teşhis edildiği andan doğuma kadarki süreç boyunca, gebeler sürekli olarak tıbbi takip ve gözetim altında tutulmalıdır. Bazı beslenme desteklerinin kullanılması ve yaşam tarzında hekimin önereceği doğrultuda bazı değişikliklerin yapılması gerekebilir.
Bunlar doğuma kadar olan sürecin büyük bir çoğunluğunun yatakta istirahat edilerek geçirilmesi, gebenin sağlık durumuna bağlı olarak fiziksel aktivite düzeyinin azaltılması ya da düzenli olarak hafif egzersizlerin yapılması, tuz tüketiminin azaltılması veya ortadan kaldırılması gibi önlemlerdir.
Gebelik zehirlenmesi sorunu yaşayan hastalarda aynı zamanda hekimin önerdiği durumlarda C ve E vitamini takviyeleri uygulanabilir, bazı hormon takviyesi içeren ilaçlar, diüretikler ve mineral takviyelerinden yararlanılabilir.
Tüm bu önlemler bebek sağlıklı bir şekilde dünyaya gelebilecek gelişmişliğe erişinceye kadar geçen sürecin herhangi bir ciddi sorun oluşmadan tamamlanabilmesine yöneliktir.
Alanında uzman bir hekim tarafından bu ve benzeri yöntemlerle sürekli olarak takip edilen ve gözetim altında tutulan gebelerin büyük bir çoğunluğunda doğum sağlıklı bir şekilde gerçekleşmekte ve annede görülen sorunlar doğumla birlikte ortadan kaybolmaktadır.
Bazı annelerde doğumdan sonra da hipertansiyon devam edebilir. Bu tip durumlarda bebekten bağımsız olarak annenin tedavisinin bir süre daha devam etmesi gerekebilmektedir.
Hastalık nedeniyle erken doğum yapmak durumunda kalan gebelerde bebeğin bir süre hastane ortamında müşahede altında tutulması gerekir. Fakat çoğu durumda gebelik zehirlenmesi yaşayanlar ve bebekleri bu sorundan etkilenmeden sağlıklı bir şekilde süreci tamamlar.
Aklınıza takılan tüm sorularınız için Umut Ol Umut Bul Facebook grubumuza üye olabilirsiniz.
Danışmak istediğiniz konularla ilgili en kısa sürede sizi arayalım.
Tüm hakları saklıdır © 2010 - 2024 Bahçeci Sağlık Grubu.
Yorumunuzu Gönderin