Bizi Takip Edin!
Hasta hikayeleri, bilgilendirici videolar ve çok daha fazlası sosyal medya hesaplarımızda
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Erol “1990 yılında yapılan bir çalışmada tüp bebekle dünyaya gelen erkek çocukların 18-22 yaşlarına geldiğinde meni testiyle spermleri incelenmiştir ve elde edilen veriler doğal yolla gebelik sonucu dünyaya gelen bireylerle karşılaştırılmıştır. Ortaya çıkan sonuç; doğal yolla oluşan gebelikle dünyaya gelen erkek çocuklarla tüp bebek tedavisiyle doğan erkek çocukların sperm testlerinin arasında sayı, hareketlilik ve şekil bozukluğu anlamında büyük farklar olduğu şeklinde açıklanmıştır. Kısırlığın babadan oğula miras kalması söz konusu olsa da günümüzde teknolojinin gelişimi ve artan bilgi birikimi sayesinde menisinde sperm bulunmayan, sperm sayısı az olan, sperm hareketliliği olmayan erkeklerin de tüp bebek tedavisiyle baba olma şansları çok yüksektir” dedi.
YAPILAN BAZI BİLİMSEL ÇALIŞMALAR KISIRLIĞIN BABADAN OĞULA GENETİK OLARAK AKTARILDIĞINI GÖSTERİYOR
Kısırlık, evli çiftlerin 1 yıl boyunca korunma yöntemi kullanmadan ve düzenli birlikteliklerine rağmen gebelik elde edememeleri olarak ifade ediliyor. Çocuk sahibi olmak için üremeye yardımcı tedavi yöntemlerine başvuran çiftlerde problem 1/3 kadına ait neden, 1/3 erkeğe bağlı neden, 1/3 ise her ikisine bağlı problem olarak görülüyor.
Bir erkeğin doğal yolla çocuk sahibi olabilmesi için sağlıklı sperm üretiyor olması, üretilen spermlerin ejakülasyonla atılan meni içerisinde taşınıyor olması, meni içerisinde yeterli sayıda sperminin bulunması, spermin işlevsel ve hareket edebilir olması gerekmektedir diyen Prof. Dr. Bülent Erol; “Erkek kaynaklı kısırlığa sebep olabilecek pek çok durum vardır. Varikosel, geçirilen birtakım enfeksiyonlar, inmemiş testis, hormonal bozukluklar, kromozomal anomaliler, cinsel ilişki ile ilgili yaşanan bazı problemler ve geçirilmiş cerrahi operasyonlar sperm üretimini engelleyerek veya üretilen spermin kalitesinde bozulmaya yol açarak erkeklerin doğal yollarla baba olmasının önüne geçen tıbbi kaynaklı faktörlerdir.
Endüstriyel kimyasallara maruz kalmak, telefon ya da bilgisayarın uzun süreli kullanımına bağlı olarak elektromanyetik radyasyondan alınan zararlı etki, sigara-alkol kullanımı, olumsuz yaşam biçimiyle birlikte alınan fazla kilolar üreme sağığını doğrudan olumsuz yönde etkileyen çevresel faktörler arasındadır. Yapılan bazı bilimsel çalışmalarda ise bu sebeplerden herhangi birine bağlı olarak kısırlık problemi yaşayan ve tüp bebek tedavisi ile baba olan kişilerin çocuklarında da kısırlık riskinin arttığı yani bu problemin genetik olarak oğullarına aktardıkları tespit edilmiştir ancak bu konuyla ilgili henüz kesin bir sonuca varmak mümkün değildir. Daha net sonuçlar için bu durumu yaşayan erkeklerin çocuklarının ilerleyen yıllarda incelenip baba olmak istediklerinde kısırlık problemi yaşayıp yaşamadıklarını değerlendirmek gerekir ” şeklinde konuştu.
Erkek kısırlığında genetik faktörü son derece önemli bir konudur. Azospermi problemi yaşayan erkeklerde altta yatan neden testiste sperm üretim bozukluğuna bağlı olduğu zaman bunun yaklaşık yüzde 15’inde genetikle ilgili sorun görülmektedir. Erkeklerde kısırlık, kromozomal anomali gibi genetik nedenlere bağlı olarak da gelişebilir. Kistik fibrozis, Kallmann sendromu gibi genetik hastalıklar da erkeklerde kısırlık riskini artırabilir diye konuşan Prof. Dr. Bülent Erol; “Her ne kadar babadan oğula geçme riski yüksek bir durumdan bahsediliyor olsa da erkek kısırlığında genetik faktörlerin yanında pek çok farklı etken de rol oynamaktadır. Bu sebeple kısırlık tedavilerinde en önemli adımlardan biri çiftin doktoru tarafından detaylı olarak değerlendirilmesi, kısırlığa sebep olabilecek tüm detayların göz önüne bulundurularak kişiye özel bir tedavi planı oluşturulmasıdır” diye ifade etti.
Son dönemde tüp bebek laboratuvarlarında yerini alan yapay zeka teknolojisi dölleme ve kaliteli embriyo oluşturma şansı en yüksek spermin seçilmesini sağlamakta diye konuşan Prof. Dr. Bülent Erol; “Yapay zeka teknolojisi, insan gözünün bile algılamakta yetersiz kaldığı sperm hareketlerini veri tabanına kaydedilmiş milyonlarca spermle karşılaştırır ve en kaliteli spermleri anında işaretleyerek embriyoloğa bildirir. Hareketliliği ve hızı en iyi olan sperm seçilerek kaliteli embriyo oluşması sağlanır. Bu da gebelik başarı şansının artması anlamına gelir” dedi.
Günümüzde yardımcı üreme teknikleri sayesinde menisinde sperm bulunmayan, sperm sayısı az olan, spermleri hareket edemeyen erkekler de baba olabilmektedir diye belirten Prof. Dr. Bülent Erol; “Kısırlığın temelinde yatan problem hormonal durumlarla ilgili ise ilaç tedavisi tercih edilebilir. Azospermi olarak adlandırdığımız menide hiç sperm bulunamaması durumunda ise cerrahi operasyonla sperm elde edilir. Tıkanıklığa bağlı azospermi tespit edilmişse kanallardaki tıkanıklık cerrahi operasyonla açılarak spermin dışarı çıkması sağlanır.
Üretim bozukluğuna bağlı olan azospermi durumundaysa hormonal ya da antioksidan tedavi sonrası menide sperm elde edilebilmesi yanında cerrahi operasyonla da sperm testislerden ya da toplayıcı kanallardan toplanabilir. Erkekte kısırlığın babadan oğula genetik olarak aktarılabileceğine yönelik bazı çalışmalardan söz etsek de yaşam şeklinin de üreme sağlığı üzerinde doğrudan etkili olduğu bilinmektedir.
Dolayısı ile çocuk sahibi olmak isteyen erkeklerin sağlıklı bir yaşam şeklini benimseyerek fazla kilodan kaçınmalarını, sigara ve alkolden uzak durmalarını, sporu hayatlarına dahil etmelerini önermekteyiz” diye uyarılarda bulundu.
Danışmak istediğiniz konularla ilgili en kısa sürede sizi arayalım.
Tüm hakları saklıdır © 2010 - 2024 Bahçeci Sağlık Grubu.