Yumurtalık kistlerimizi üç gruba ayırabiliyoruz. Bir tanesi fonksiyonel yapıdaki kistler, bunlara her bayanda, adetin belli dönemlerinde rastlayabiliyoruz. Genellikle biz bunları hastalarımıza anlatırken yumurtlama artığı ya da yumurtlama öncüsü kistler olarak anlatıyoruz. Bunlar vücudun kendi kendine yapıp eritebildiği mahiyette yapılar olarak karşımıza çıkıyor ve genellikle herhangi bir tedavi gerektirmiyorlar. 2. grupta benign yani iyi huylu olarak tanımladığımız yumurtalık kistleri yer almakta. Bunların en sık rastlananlarından biri, halk arasında çikolata kisti olarak adlandırılan yapı endometrioma endometriozis. Biz kadın doğumcular çocuk isteği ile gelen bayanlarda sıkça bu kistlere rastlayabiliyoruz. İkincisi ise dermoid kist dediğimiz, içerisinde diş, saç, yağ dokusu gibi vücudumuzda normalde olan yapıların birleşik şekilde bulunduğu kistik yapılar. Bunun dışında seröz kistadenomlar, müsinöz kistadenomlar sıkça karşılaştığımız yumurtalık kistleri arasındadır. 3. grupta ise kötü huylu dediğimiz yani malign olarak adlandırdığımız yumurtalık kistleri yer alıyor. Bunlar daha çok katı, ultrasonografik olarak görüntü veriyorlar ve bizim bu hastalar için yapmamız gereken en temel şey, bir an önce cerrahi yaklaşımda bulunmak kesin tanıyı netleştirmek ve hastanın tedavi planını netleşen kesin tanıya göre vermektir. İkinci gruptaki, iyi huylu yumurtalık kisti ile karşılaştığımız hastalarda açıkçası daha genç yaşta görülmesi nedeniyle karar vermek biraz daha güç olabiliyor. Çünkü geçirilecek olan yumurtalık cerrahisinin hastanın doğurganlığı üzerine olumsuz etkileri olabildiği gibi bu hastaları tedavisiz bırakmak bazen şiddetli ağrılara maruz bırakmaya eşdeğer olabiliyor. Bunun kararını vermekte doktorun tecrübesi, hastanın çocuk isteği olup olmaması göz önünde tutulacak önemli kriterler arasında. Bu noktada yapılması gereken şey hastaya bir an önce doğru tanı konulması ve tedaviye geciktirilmeden başlanmasıdır.