Ergenliğe adım attıktan birkaç sene sonra başlayan adet düzensizliklerim için doktora gittiğimde bir sebep bulunamamış ve olduğu gibi geri dönmüştüm. Daha sonra bu düzensizlikler artınca 1 sene sonra yapılan tahlillerim gösterdi ki belirsiz bir sebeple yaşımın getirmesi gereken orana göre yumurta sayım azalmış. Sebep olarak ise doktorum son yıların gözde sorunu ‘stres’i gösterdi. Çünkü başka herhangi bir sorun gözükmüyordu. Sebebi ne olursa olsun ben 20 yaşımda menopoza girmiştim; durumum ‘erken menopoz’du. O zamanki jinekoloğum ileride çocuk yapmamın zor olacağını, erken doğurmamın tek şansım olduğunu söylemişti.
O yaşta tabii ki evlenmek bir yana çocuk sahibi olmak benim için çok uzak bir düşünceydi. Dolayısıyla ilaç kullanarak menopoz semptomlarımı azalttım. Daha sonra evlendiğimde tekrar tahliller yaptırdım ve bu sefer sonuç daha da düşük yumurta sayımın olduğu ve normal yolla çocuk yapma şansımın olmadığı idi. Bu sırada Ankara’da tanıdık bir kadın doğum uzmanına gözüktüğümde durumumun onun alanına girmediğini söyledi ve çok fazla ümit vermeyerek tüp bebek denemem için beni Bahçeci Kliniği’ne yönlendirdi. Bahçeci’ye gitmeden önce İstanbul’daki doktorumun önerdiği başka bir ünlü kliniğe gittim. Orada da durumu kesinleştirmek için birçok tahlil yapıldı ve sonuçta doktor ‘Deneyelim ama çok umutlu değilim’ deyince güvenemeyerek oradan da ayrıldım.
Her yerden aynı şeyleri duymaktan o kadar bıkmıştım ki artık daha fazla görüşmek istemedim. O sırada Bahçeci Kliniği’nden de randevu aldım ve muayeneye gittim. Tabii ki benim için değişmeyen cümleler burada daha gerçekçi bir şekilde sunuldu önüme. Doktorum bana tüp bebek için gereken yegane şeyin ‘yumurta hücresi’nin bende olmadığını söyledi. Yani benim için tüp bebek neredeyse imkansız bir seçenekti. Denemek maddi ve manevi açıdan hüsran olabilirdi ve şansımın olmadığını düşündüğünü belirtti.
Nedense beklediğim cümleler bana en açık şekliyle söylenince hem rahatlamış hem de korkmuştum. Allah’tan ümit kesilmez ya doktoruma sorduğum tek soru ‘Ya oluşursa?’ idi. Umutlarımı o kadar da parçalamamak için kendisi de ‘Ayın belli günlerinde gel, kontrol edelim ama obsesif bir davranışa dönüştürmemen gerekir bunu’ dedi. Bense o saatten sonra bu işin peşini bıraktım. Ben bıraktım ama annem bırakmadı. Onun zoruyla başka bir doktora daha gözüktüm.
Doktor benim tahlillerime baktı ve direkt olarak tek şansımın Kıbrıs olduğunu ve uğraşmanın benim hiçbir işime yaramayacağını söyledi ve bana o yolla hamile kalan hastalarından örnekler verdi. Oradan çıkınca da hiçbir şey değişmedi yani. Kıbrıs düşüncesini eşim her ne kadar desteklese de benim içime sinmiyordu ve diğer türlüsünün de benim için imkansız olduğunu idrak etmiştim. Yavaş yavaş telkinlere başlamıştım kendimi. Kabullenmeye çalışıyordum ama gün içerisinde boş kaldığım her an, her akşam yatarken aklıma geliyordu. Artık düşünmek her ne kadar bir şeyi değiştirmese de insanın elinden başka hiçbir şey gelmiyor.
Birkaç ay sonra bir arkadaşımın isteği üzerine birlikte doktora gittik ve gitmişken ben de genel kontrolümü yaptırdım. Bir de ne desin doktor bana; bir tane gelişmiş yumurtam gözüküyormuş. Aklıma hemen Bahçeci’ye gitmek ve kontrol ettirmek geldi ve doktordan çıkar çıkmaz kendimi Bahçeci’de buldum. Hemen kontrol edildi ve bir tanecik ümidimin üzerine gideceğimizin kararını verdik. Sonuçta şu an bu satırları yazarken 24 haftalık bebeğim büyümeye devam ediyor.
Adına şans, kısmet ne dersek diyelim hayırlısıyla bir kızım olacak. Heyecanlıyım, korkuyorum ama aynı zamanda mutluyum. Bu duyguları yaşamak o kadar güzel ki… Bu süreç boyunca umudunu hiç kesmeyen, beni hep motive eden, bazen fazla iyimserliğiyle beni kızdıran annem ağzından hiç düşürmedi ‘Allah büyük’ kelimesini.
Keza eşim de benim her mutsuzluğumda aynı şekilde beni teselli etti. “İnanmak” ve “inanmamak” tabii ki herkesin kendi tercihi ama “kendinize inancınızı kaybetmemek”, en güzel şeyleri yaşamak için ön koşul olabiliyor. Zorlukların hayatta hiç yaşanmaması herkesin temennisi ama arkasından gelen mutluluklar çok daha kıymetli ve keyifli olabiliyor. Son olarak söylemek istediğim şey ÜMİDİNİZİ KESMEYİN. Hayat sürprizlerle dolu.