Evliliğimizin ilk 3-4 yılında çocuk sahibi olmayı düşünmüyorduk, daha sonra nasıl olsa olur diyorduk ama başımıza bunların geleceğini nereden bilebilirdik. Rutin doktor kontrollerimden birinde doktorum bana çocuk sahibi olmayı istediğimde ilk önce rahim filmi çektirmemi söyledi, nedeni de çift rahimli olma ihtimalimin olmasıymış. Bende bunu duyar duymaz hemen çektirdim ama doktorum bu filmden bir şey anlamayınca bir daha çektirmemi istedi ve sonucunda da bana daha iyi anlaması için laparoskopik ameliyat olmamı önerdi, bende kendisine güvendiğim için hemen ertesi haftaya randevu aldım. Fakat ameliyat sırasında mesanemi zedeledikleri için 10 gün sondayla gezmek zorunda kaldım. Ama daha sonra duyduklarımın yanında bunun hiçbir önemi yoktu.
Bir gün işyerindeyken telefonum çaldı, doktorum beni arıyordu çok şaşırdım. Bana çocuk sahibi olmamın burada mümkün olmadığını ve imkanım varsa yurtdışına gitmemi önerdi (belki orada bir şeyler yapılabilirmiş). O anda başımdan aşağı kaynar sular indi, ne demekti bu şimdi neden çocuğum olmayacaktı? Böyle bir şey telefonda mı söylenirdi, bunu daha uygun söyleme biçimi olmalıydı. Ayrıca aynı hastanede IVF ile ilgilenen bir doktorla da görüşmemi istedi.
Ne yapacağımı ne düşüneceğimi bilmeden olduğum yerde kaldım, gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Akşam durumu eşime açtığımda karamsarlığa kapılmamamı ve başka doktorlarla da görüşmemizi önerdi. Bunun üzerine IVF ile ilgilenen o doktorla da görüştük fakat ben hayatımda hiç böyle bir şeyle karşılaşmadım, bu nasıl bir terbiyesizlikti. Karşısında çaresiz iki insan ondan fikir almaya gelmiş ama o gayet lakayt bir biçimde oturmuş ve durumumun çok zor olduğunu ve çocuk sahibi olamama ihtimalimin çok yüksek olduğunu söylüyordu.
Ne yapacağımı hiç bilmiyordum, kendi kendimi yiyip bitiriyordum hatta çok kötü olduğum bir dönemde eşime isterse ondan boşanabileceğimi dahi söyledim, ne de olsa sorun bendeydi, çocuk sahibi olmak onunda hakkıydı. Ama eşim bunun onun için çok önemli olmadığını, elimizden geleni yapacağımızı ama olmazsa da Allahın takdirinin böyle olduğunu düşünmem gerektiğini söyledi ve bana bu süreçte her konuda destek oldu.
Bir gün durumumu arkadaşımla konuşurken annesi de oradaydı (kendisi bir üniversite hastanesinde hemşiredir) ve hemen kendi hastanesindeki bir prof. ile görüştü, bunun üzerine hep beraber doktorla görüşmeye gittik. Elimdeki raporların hepsini doktora gösterdim fakat oda bu raporlardan hiçbir şey anlamadığını söyledi. İlk muayene bulgularına göre durumumun hiçte umutsuz olmadığını söyledi. Kendisinin de laparoskopi yapması gerektiğini ve ameliyat sırasındaki izlenimlerine göre de tedavisini aynı esnada yapabileceğini anlattı.
O kadar tatlı dilli ve bir o kadarda ilgiliydi ki o anda bu doktorun bana yardım edeceğini düşündüm ve hemen ameliyat için gün aldık. Ameliyat sonrası bana, neler yaptığını ve bundan sonra nasıl bir yol izlemem gerektiğini çok iyi bir şekilde anlattı. Sonuç, bende çift rahim yokmuş sadece rahim içinde perde varmış ve gereken o esnada yapılmış ama maalesef tüplerim çok hasarlı olduğu için onları bağlamak zorunda kalmış ki ileriki gebeliğimde bir sorun olmasın. Bana normal yolla değil ama tüp bebek yoluyla bebek sahibi olabileceğimi söyledi. Birkaç ay sonra ufak bir ameliyat daha olup sonra tüp bebeğe başlamamı önerdi. İlk denememizi aynı hastanede yaptık. O kadar çok umutluydum ki ilkinde hamile kalacağımı düşünüyordum ama maalesef sonuç negatifti, moralimin nasıl olabileceğini az çok tahmin edersiniz hemen ikinci denemeyi yaptık ama sonuç gene negatifti. Umutlarım yavaş yavaş azalmaya başlamıştı ta ki arkadaşım bana bahçeci kliniğini anlatana kadar. Kendisi de bu merkezde tedavi görmüştü ve ikizleri vardı.
Hiç vakit kaybetmeden randevu aldım. Mustafa Beyle ilk görüşmemizin ardından tekrar umutlanmaya başladım. Kendisi ameliyatımın iyi yapıldığını yalnız ufak bir operasyon daha gerektiğini söyledi. Her şeyi o kadar açık bir şekilde anlatmıştı ki onun samimiyeti karşısında eşimde bende bu zorlu yolculuğu bu merkezde devam ettirmeye karar verdik. İlk denemem ameliyattan 3ay sonra oldu. Sanki sonucu etkileyecekmiş gibi transfer sonrası bir hafta işe gitmedim evde dinlenmeyi tercih ettim. Ama sonuç maalesef negatif. Olumsuz düşünceler beynimi kemiriyordu birde bunun üzerine doktorların ilk 3 denemeden sonra başarı şansının azaldığını söylemeleri tuz biber oluyordu. Ama Mustafa Bey o kadar olumlu konuşuyordu ki bir daha denemeye karar verdik. Açıkçası bu sefer pekte umutlu başlamamıştım bu yüzden transfer sonrası hiç dikkat etmedim. Sonucu gördüğümde gözlerime inanamadım sonunda hamileydim. Bu güzel haberi eşime vermek için yanına gittim. Ağladığımı görünce sonucun negatif olduğunu düşünmüş ve beni teselli etmeye başladı.
Hamileliğim boyunca ne bulantı ne halsizlik hiçbir şey hissetmedim. Etrafımdakiler o kadar zorlukları yaşadıktan sonra bunun benim için güzel bir hediye olduğunu söylüyorlardı. Ama mutluluğum çok uzun sürmedi. 20.haftada rutin kontrolüme gittiğimde duyduklarım karşısında şok oldum; rahmin açıldığını ve doğumun başlamak üzere olduğunu öğrendim, acilen dikiş atılması gerekiyordu. Bir şeylerin ters gittiğini hissediyordum ve nitekim hislerimde yanılmadım. Dikiş sonrası bebeğin suyu bitmişti ve bebeği aldırmam gerekiyordu. Ömrüm boyunca unutamayacağım bir gün yaşadım, bebeğimden ayrılmak istemiyordum, ne zorluklardan sonra hamile kalmıştım ve şimdi ondan vazgeçmem gerekiyordu ama başkada şansım yoktu. Bu olaydan sonra kendimi toparlamam biraz zaman aldı, sağ olsun eşim bu süreçte hep yanımdaydı ve bana çok destek oldu.
Uzun bir süre deneme yapmak istemiyordum ama bir yandan da zaman su gibi akıp gidiyordu. Neyse 3.deneme sonuç negatif ardından bir polip ameliyatı ve sonrası 4.ve 5.deneme sonuç gene negatif. Artık çok yorulmuştum, bir yandan umutlarım, sabrım tükeniyor yeter artık dur diyor bir yandan da içimde bir yerlerden devam et başaracaksın sesi yükseliyordu. Çocuk sahibi olma isteğim baskın geldi ve 6.denemeyi yaptık bu sefer sonuç pozitifti ama nedense ben hiç sevinemiyordum. Beta HCG değerlerimde bir anormallik vardı. İlk muayenemde iki kese gözüktü ama doktor tekinin gidebileceğini söyledi ve öylede oldu. Her şey normal giderken ikili tarama testimde ense pilisinin çok yüksek olduğunu ve çocukta anomali olacağını öğrendim.
CVS yaptırmam gerekiyordu. Aksilikler bir türlü peşimi bırakmıyordu. Doktoruma güveniyordum ama böylesi önemli bir konuda tek doktorla yetinemezdim. Tanıdık vasıtasıyla riskli gebeliklere bakan bir Prof. ile görüştüm. Bana doktorum Bora beye güvenebileceğimi ve emin ellerde olduğumu söyledi ama eğer çok istiyorsam kendisi de bakacaktı ve sonuç aynı. Hiç tereddüt etmeden CVS yaptırdım. Bir umut işte belki sonuçlar güzel çıkardı ama hayır bebekte bir sorun vardı. Sağlıklı düşünecek halim yoktu, ne doğru ne yanlış bilmiyordum ama hemen bir karar vermem lazımdı. Bu konuda erkekler biz kadınlar gibi duygusal olmadıklarından daha doğru kararlar alabiliyorlar. Gene eşim devreye girdi ve sonucunda bebeğimi aldırdım. 6 aylık bir dinlenme evresinin ardından tekrar denedim ama sonuç negatif. Bütün bunlarla başa çıkmak hiçte kolay olmadı, denemeye devam etmek istiyordum ama bir yandan da çok yorulmuştum. Ama şu da bir gerçek ki sağlığım elverdiği sürece bu işin peşini bırakmayacaktım.
8.denemeyi yapmak üzere artık ikinci evimiz olan Bahçeci Kliniği’nin yolunu tuttuk. (Bu satırlarda eşim devreye girdi kusura bakmayın.) Neyse ki bu sefer mekan farklıydı Nişantaşı değil Fulya. Bizim için farklı bir yer olması orayı da keşfetmemiz için iyi oldu. Artık Bora Bey ile eşim çocuk muhabbetinden ve nasıl sürecin gideceğinden çok maç muhabbetleri yapmaya başlamışlardı. İkisi de Trabzon’lu olarak her muayenede şampiyonluk geliyor nidaları atıyorlardı. Artık tedavinin nasıl olacağını ve süreci çok iyi bildiğimiz için çok fazla doktora gidiyor hissi yoktu eşimde.
Süreç devam etti ve sonucu alma zamanı gelmişti. Bitmek bilmeyen 12 günlük bekleme süresine birde benim o sırada yurtdışında olmamdan kaynaklanan extra 4 gün daha eklendi. Döner dönmez soluğu hastanede aldım, 2 saatin ardından internetten sonucuma baktım ama gözlerime inanamıyordum değerlerim çok yüksekti herhalde yanlış bakıyorum diye düşündüm ve laboratuvarı aradım ama doğruydu ve ben hamileydim. Bu arada şampiyonluk gitti ama yeni bir şampiyon geliyordu. İlk kontrolde gene iki kese gözüktü ama biri gidiciydi ve öylede oldu. Benim için iş hamile kalmakla bitmiyordu. Daha önceki hamileliğimin 20.haftasında rahimde açılma olduğu için bu hamileliğimin de erken döneminde dikiş atılması gerekiyordu ama doktorum bu işin benim anatomik yapım yüzünden normalden biraz daha zor olacağını söylüyordu. İlk bebeğimi nasıl kaybettiğimi hatırladıkça buna da bir şey olacak diye çok korkuyordum.
Dikiş atıldıktan sonra ayılma odasında yaşadıklarımı düşünmek bile istemiyorum. Hiç iyi olmadığımı, dayanamadığımı ve çok kanamam olduğunu söylüyordum ve doktorumu çağırmalarını istiyordum. Ama onlarda bana ısrarla doktorumun biraz kanama olabileceğini söylediğini anlatıyorlardı. Yaptıkları ağrı kesicilerin hiçbir faydası olmadı. Bu arada benim karnımdaki bebekten hiç umudum yoktu, kesin ona bir şeyler olmuştu yoksa bu kadar ağrı ve kanama neden olsun ki, zaten olmadıysa bile bu kadar Sıkıntıya ve sancıya nasıl dayanabilirdi ki o minik. Ama ben hala doktorumu çağırmalarında ısrar ediyordum, ağrılara dayanacak gücüm kalmamıştı, en sonunda çağırdılar. Bora bey kanamamı görür görmez tekrar ameliyata aldı ve kanamayı kontrol altına aldı.
Ayıldığımda ise ağrıdan eser yoktu. Ama ben doktorumun bebeğin iyi olduğunu söylemesine rağmen inanmıyordum, ta ki bebeğimi bana ultrasonda gösterene kadar. Bundan sonrası da benim için kolay geçmedi, evden dışarı çıkmak yasaktı. Bora Bey, devamlı istirahat etmemi önerdi, sağ olsun ilk iki ay muayene için kendisi eve geldi, sonra haftada bir dışarı çıkabileceğimi ve bundan sonraki muayenelere kendimin gidebileceğini söyledi ama ben muayeneler haricinde keyfi olarak evden çıkmak istemiyordum. Her şey yolunda gidiyordu, dikişimde de bir problem olmadı. Bora bey artık korkulacak bir şey olmadığını söylüyordu ama ben paratoner gibi bütün aksilikleri üstüme çekiyordum.
27 haftalıkken kasığımda bir ağrı oldu, etrafımdaki herkes bu tür ağrıların olabileceğini söylüyordu ama ağrı gittikçe arttı ve dayanılmaz bir hal aldı, ağrıyı geçin artık bacağımı oynatamıyor, sağa sola dönemiyordum. Sabah olur olmaz doktorumu aradım, hemen gelmemi söyledi. BİNGO…. Over torsion denen bir şey, ilk defa duyuyordum, acil ameliyat olmam gerekiyordu. Ameliyattan ziyade beni korkutan şey bebeğime bir şey olmasıydı. Mustafa beyde eğer bebek erken doğarsa küvezi iyi olan bir hastanede ameliyat olmamı söyleyince aldı beni bir korku, kendimi tutamıyordum.
Bora beyin her şeyin yolunda gideceğini, korkmamamı söylemesine rağmen Mustafa Bey’in dedikleri kafamın içinde yer etmişti. Tabi ki o en kötüyü düşünerek hareket etmek zorundaydı ama gelin siz onu bide bana anlatın. Neyse ameliyat sonrası ağrıdan eser kalmamıştı, bebeğimde gayet sağlıklıydı. Bundan sonraki günlerim gayet keyifli geçti. 36.haftam bittiğinde azar azar suyun gelmeye başladığını hissettim ama gene etrafımdakiler suyun birden boşalacağını böyle azar azar olmayacağını söylüyordu.
Ertesi sabah bebeğin hareketlerinde azalma sezdim, her şeyi kafama çok takıyorum diye eşim kuruntu yaptığımı söylüyordu ama bu sefer kimseyi dinlemedim, hemen hazırlanmaya başladım. Belki komik ama ilk olarak aldığım şey kameraydı çünkü doğumun olacağını biliyordum ve bu anı kaydetmem gerekiyordu. Annemle eşim elimde kamerayı görünce bana bakıp bakıp gülüyorlardı ama ben onlara bu sefer doğuma gittiğimi söylüyordum. Nitekim muayenede suyumun azaldığını ve bu yüzdende bebeğin hareketlerinde bir azalma olduğunu öğrendim. Hemen yatış yapıldı, Nst sonucuna göre o gün mü yoksa ertesi gün mü sezaryan yapılacağına karar verilecekti.
Bora bey beni arayıp bebekte hareket olmadığını ve hemen almamız gerektiğini söyleyince bebeğimin yaşamadığını düşündüm ve öldü mü diye sordum artık doktorum ben böyle sorunca ne düşündü bilmem ama ben gerçekten çok korkmuştum. Sezaryanım epidural oldu ve tabi ki eşimde yanımdaydı. İşte o inanılmaz an. Bora beyin oğlumu bana gösterdiği ilk anı ve onu kucağıma verdikleri zaman hissettiklerimi imkanı yok anlatamam. Yaşadığım bütün acıları, üzüntüleri unutmuştum, sonunda biz de başarmıştık. Unutmayın ki her karanlık gecenin aydınlık bir sabahı vardır.
Bu zorlu süreçte hep yanımda olan ve desteğini esirgemeyen sevgili eşime, hamileliğim boyunca beni yakından takip eden ve beni bu süreçte motive eden (bu çocuk doğacak anladın mı doğacak diyen) sevgili doktorum Bora Bey’e, Mustafa Bey’e, arkadaş gibi yaklaşan sevgili Aysel, Asiye ve Emel hemşireye ve tüm Bahçeci ekibine sonsuz teşekkürler.
EKİM 2011
Dilek-Erdal Akyıldız