Nerden başlasam nasıl anlatsam bilemiyorum; ama en özetle bebeklerime nasıl kavuştuğumu benimle aynı yollarda yürümek isteyen veya yürüyen anne adaylarına ışık tutmak amaçlı anlatmak isterim.
Evliliğimizin 3.yılı olmuş; fakat biz hâlâ anne baba olamamıştık. Her ikimiz de bebek tedavisine başlamayı istiyor; ama bir türlü birbirimize açılamıyorduk. Klâsik “Birtanem, sana bir şey söylemek istiyorum. -Ben de sana. -İlk sen söyle. -Hayır ilk sen.” muhabbetinden sonra nihayet birbirimize açıldık. Her ikimizde bu işin maliyetinden maneviyatından habersiz heyecanla normalinde de gittiğim kadın doğum uzmanımın yolunu tuttuk ve kendisine bize son zamanlarda önerdiği tedavi yöntemine başvurmaya karar verdiğimizi söyledik. Doktorumuzun da tavsiyesiyle, hatırı sayılır nitelikte özel bir hastanede çalışan ismi meşhur bir doktorun yolunu tuttuk.
Ben, şimdi çok garanticiyim ya ilk aşılama falan düşünmüyorum. “Ben tüp bebek yöntemini denemek istiyorum” dedim ve hemen kabul edildi. O esnada bir hava yolu şirketinde kabin amiri olarak görev yapıyordum. Verilen iğneleri tam zamanında yapmak çok güçtü; ama ben türbülans demedim, dinlenme vaktim demedim tüm kalbimle inandığım bebeğimin tutunma hevesiyle tüm ilaçlarımı tam vaktinde uyguladım. Tedaviler bitti, günü geldi, embriyo transferi yapıldı, 12 gün geçti, test yaptırdım ve sonuç HÜSRAN. Kendimi madden ve manevi olarak aldatılmış hissediyordum. Böyle hissetmememin sebebi çok açıktı; o gittiğim hastane çalışanları da doktor da ben ve benim hislerimle pek ilgilenmediler. Pozitif yaklaşım, güleryüz, iki tatlı dil çok zordu onlar için. Onlar, bu işin karşılığında kazanacakları paranın peşinde oldukları hissini verdiler hep bana.
Kırgın, üzgün ve mutsuzdum. Kendimce elimdeki birikim de tükenmişti. Şansımız varsa kendiliğinden olur dedik ve bu ümitsizliğin içindeki ümitle bir yılı devirdik. Derken, aynı şirkette çalıştığım yakın bir arkadaşımın doğum haberini aldım. Kendisini eşimle ziyarete gittik. O ve bir arkadaşım daha Bahçeci Kliniği’nden, özverili çalışmalarından bahsettiler. İçimdeki ses onlar konuşurken başka telden şarkılar söylüyordu. İlerleyen günlerde acabalar içimi kemirirken, eşime de “acaba” dedim ve o da aynı hisler içinde olacaktı ki “neden olmasın” dedi ve klâsik soru “doktor kim olmalıydı” evet arkadaşımın da gittiği doktora gittim ve iyiki şükür ki dedim hep ama inanın yolunuz bir kere Bahçeci’ye düştüyse her doktor aynı özveride. O nedenle ben bir doktor adı vermeyeceğim. Seçim sizin.
Ve nihayet içimizdeki tüm engelleri kırdık ve Bahçeci’nin yolunu tuttuk. Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik ve evet Bahçeci’deydik. Tedirginim, kırgınım, ümitsizim… asansör M3 katına ulaştı bir adım iki adım ve ben bir yıl sonra aynı hayâllerle bu sefer Bahçeci Kliniği’nde danışmanın önündeyim. Danışmada ki bayan içten bir gülümsemeyle, “Hoşgeldiniz” dedi. Akabinde doktorum için bekleme alanına alındım, çok beklemeden doktorumun odasına yine güler yüzlü bir bayan eşliğinde çağrıldım, odanın kapısının önünde doktorum tarafından ayakta karşılandım, elini bana uzatıp sımsıkı tuttu ellerimi ve gözlerimin içine kocaman bir gülümsemeyle baktı. Benim ve duygularımın ne kadar özel olduğunu ve izleyeceğimiz yolu konuştu benimle, Embriyolog beyefendiyi çağırdı, bana tüm aşamaları bir de O anlattı. Kendimi çok özel hissettim. Çünkü bildiğiniz bir aile ortamındaydım. Evet yine bu işin her işteki gibi bir ücreti vardı; ama O’nlar kazanacakları paradan çok ben ve dünyaya getirebileceğim bebeğimin peşindeydiler. Bu işin sadece bir doktor değil, bir ekip işi olduğunu anlamıştım ve üstelik ben de o ekibin bir parçasıydım. Yine kabin amiri olarak çalışıyordum ve yine aynı özverili bir zaman dilimi beni bekliyordu; ama bu sefer yalnız değildim. Benimle birlikte aynı heyecanı paylaştıklarını derinden hissettiğim bir ekibim vardı. Evet, yanlış okumadınız EKİBİM dedim. Çünkü bana emanetti tüm tedavi süreci ve ben bildiğiniz LİDERDİM. Ekipçe yılmadık, neredeyse uyumadık, çalıştık, didindik ve yine o gün geldi test günü telefonun diğer ucunda beni ümitle bekleyen ekibim.. Sonuç mu sonuç yine hüsran..
Aradan 5 gün geçmişti doktorum beni aradı “Pınar seni bekliyoruz hadi gel konuşmalıyız” dedi. Mutsuzum, kanatlarım kırık, iki gözüm iki çeşme gittim doktorumun yanına. “Yıldın mı, inancın mı tükendi, neden bu vazgeçiş?” diye sordu. Sesinde öyle bir güven vardı ki ve ümit.. Silkelendim ve ne yılması ne vazgeçmesi ben tekrar varım dedim. Çünkü bu benim çabama bağlıydı bunu derinden hissediyordum. 3 ay sonra ellerindeki kalan embriyolarımla tekrar şansımızı denedik ve bu sefer daha kısa sürmüştü ve daha az masraflıydı. Çok uzatmayayım yine bir test günü ve sonuç yine hüsran.. İnanmak başarmanın yarısıydı evet ama ben yine yıkılmışları oynuyordum. Bu sefer doktorum beni aramadan ben gittim kızgındım kırgın öfkeli. “Neden dedim neden yine olmadı? Hani olurdu? Mucizelere inanmalıydık? Ben artık ne size ne de mucizelere falan inanmıyorum” dedim. Doktorum, sakince beni dinledi ve “bitti mi?” diye sorduktan sonra bana ERA Testi yönteminden, bu şekilde kaç kişiye ışık olduklarından bahsetti. Bu sefer eşim kızdı ve “Madem böyle bir yöntem vardı, neden daha önce denemediniz” dedi. Sonrasında öğrendik ki bu test biraz pahalıymış ve bu sebeple bir kaç deneme yapıp olumsuz sonuç alan anne adaylarına uygulanıyormuş.
Son denememin üzerinden 10 ay geçmişti ve kafam da yine “ya olursa neden olmasın ERA testini denesem mi acaba?” soruları mevcut. Bu sefer ben eşime açılmadan eşim bendeki bu düşünceli hali farketmişti. Beni karşısına aldı ve “Biliyorum ERA testini denemek istiyorsun ve denemezsen aklında hep aynı soru kalacak. Bedenini ve beynini bu konu da son kez yoracağının sözünü verirsen, deneyelim tamam” dedi. Gözlerim dolu dolu “söz veriyorum” diyerek eşime sarıldım.
Yine Bahçeci ve yine ben… Doktorum yine kapıdaydı; ama bu sefer kollarını açıp bana sarılarak “hazır mısın?” dedi ve ben yine tüm liderlik duygularımla gözlerimle “hazırım” dedim. Ekipçe özverili bir çalışma sonucu testi tamamladık. 10 gün kadar sonra, ben uçuş görevim için hazırlanırken doktorum aradı ve sevinçten ağlamaklı bir ses tonuyla “Pınar iyiki vazgeçmedin ve iyiki inandın. Senin transfer günün farklıymış. Test boşuna değilmiş.” dedi. Sanki doktorum bana “Pınar hamilesin” demese de bir heyecan kapladı içimi. ERA testinin gösterdiği gün ışığında 4. kez olan embriyolarımla tedavi gördüm, transferim gerçekleşti ve o gün geldi. Bu sefer testi Bahçeci’de yaptırmaya karar vermiştim. Bir ileri iki geri ruhumla adımlar attım ve Bahçeci’deydim, artık tüm tevekkülümle oldu oldu olmadı kader ruhuyla testi yaptırdım ve beklemeye koyuldum. Eşim o gün müsait olmadığından kardeşimle gitmiştim. Kardeşim inanılmaz heyecanlı ama ben olumsuz sonuç alacağımdan emin kendimi içten içe telkin ederek, bekleme alanındaki diğer anne adaylarıyla sohbet ediyorum. Aradan yaklaşık 1 saat geçtikten sonra doktorum odasından çıkarak (ki hiç yapmaz) ses tonundan bir şey anlayamayacağım bir sesle beni çağırdı. Kız kardeşimle yanına gittik ve doktorum henüz bir şey demeden ben “ne yapalım kader demek ki nasip değilmiş…” gibi şeyler söylemeye başladım. Doktorum ben konuşurken, “pınaaar pııınaaaarrr pınaaarrrrr PINAAAAAAR” diyerek araya girdi ve “HAMİLESİN” dedi. Duydum; ama olumsuz sonuca öylesine alışmışım ki öylece kalakaldım. Kardeşim havalarda zıplayarak bana sarıldı herkes ağlıyor ben “bu gerçek mi doğru mu yine bakın lütfen…” derken kendime geldim ve “çok teşekkür ederim çok çok çok çoook…” nağralarıyla o an orda kim varsa sarılıp ağlamaya başladım.Tarifi olmayan duygular içindeydim. Evet, ben artık bir anneydim. Önce eşimi sonra sırasıyla tüm sevdiklerimi aradım ve duyan beni aradı mutluluğuma ortak oldular.
Sıra kese görme gününe geldi ve ben mucizemin gerçekleştiğini zannederken, mucizelerimin gerçekleştiğini öğrendim. Bebeklerim ikizdi. Sevincim katlanarak çoğaldı ve ardından ilk kez kalp atışlarını duymak… KESİNLİKLE ÖMRE BEDEL….
Bebeklerim 8. aylarında çok şükür sağlıklı bir şekilde dünyaya geldiler ve şu an Doğa ile Dağhan 7 aylıklar. Bahçeci’ye bayram şenliği tadında bir ziyaret gerçekleştirdik. Doğa ile Dağhan abla ve abilerinin arasında kucaktan kucağa dolaşıyor gülücükler saçıyorlardı. Hep elerim boş geldiğim Bahçeci’ye hayatın bir insana sunacağı en güzel hediyelerle elim kolum dolu gelmenin mutluluğu anlatılmaz yaşanır.
Evet özet dedim; ama her anı ilmek ilmek emek dolu sevgi dolu özveri dolu bu en özel ekip işini alelade anlatıp, geçiştiremezdim. Varsa böyle bir hayâliniz ve tedaviye başlama isteğiniz Bahçeciye uğramadan karar vermeyin ve bir iki kez deneyip olmaz demeyin. Mucizelere İnanın ve bu sıcacık aile ekibinin LİDERİ olun. Dileyen, isteyen herkesin bu mutluluğu gönülden tatmasını diler, ikinci ailemiz Bahçeci’ye teşekkür ederiz.
Hüseyin & Pınar Kocaoğlu